28 Nisan 2014 Pazartesi

şiir: acımasız yağmura şemsiyem ol

hiç yanımdan ayrılma olur mu?
hiç yalnız bırakma beni.
 kavurucu yaz sıcağında gölge ol bana
savuran rüzgarda sığınağım
hele ki o acımasız yağmurda
hani şu ıslak fareye çeviren yağmurda
en çok o zaman ihtiyacım var sana
en çok o zaman kimsesizim
koru beni, al beni kanatlarının altına
verme yele karşı beni,
verme ele karşı..
en çok ihtiyacım olduğunda
kırılıp savrulma sen de
o acımasız yağmurda
sen de alıp gitme kendini
sen de götürme yarınlarımı yanında
say ki birbirimiz için yaratılmışız
say ki sen bensiz ben sensiz olamayız
bir olup uçalım yarınlara
bir olup uçalım uzak diyarlara...
gy

27 Nisan 2014 Pazar

belki de sandığımız kadar kötü değiliz henüz???

Bugün en yakın arkadaşlarımdan birinin doğumunu kutlamak için  uzun bir yolculuğa çıktık. Yol uzun olacağı için (3 vesait ve 2 saat) kulaklıklarımızı ve okuduğumuz kitaplarımızı da almayı ihmal etmedik tabi ki. Metroya bindiğimizde her zamanki haftasonu kalabalığı karşıladı bizi, zar zor içeri girdik ve kulaklıkları taktık.
Bir de baktım ne göreyim, gençten bir çocuk koltuğun birine oturmuş, takmış kulaklıkları müzik dinliyor. burda bir şey yok da tam çocuğun arkasında 80 li yaşlarda bir amca ayakta dikiliyor. karşısındaki ikili koltukta ana-kız olduğunu tahmin ettiğim iki kişi kınayan gözlerle bizim malum gence bakıyor.  o sırada bir durakta durdu metro, baktım amca inmiyor. dayanamadım, çocuğu dürtüp kulaklığı çıkar işareti yaptım. çocuk şaşırarak çıkardı kulaklığı.
ben: ya pardon görmediniz galiba arkanızda yaşlı bir amca var da yer verir misiniz dedim.
çocuk yıldırım gibi fırladı yerinden, aman amca buyur otur n'olur diye. bizim amca da çetin ceviz çıktı, yok evladım ben ayakta dururum, sen otur diye. ben de ısrar ettim oturun diye ama ne çare.. çocuk baktı amca oturmuyor, isterseniz siz oturun dedi. yok sağolun dedim gerek yok.
tabi bu arada bizi izleyen ana-kızdan anne, biz de söyleyecektik ama kızar diye söyleyemedik dedi, yok görmemiştir,diye cevap verdim bende, çocuk:yok görmedim gerçekten dedi.
o an düşünmeye başladım, aslında eleştirmek, suçlamak yerine elimizden gelen yardımı, uyarıyı yapsak ne kadar da iyi olur diye...
sonra annenin dediğini de düşündüm, insanlar ne kadar da birbirlerinden korkmaya başladı. aslında hepimiz aynı hamurdan yapılmışız bıraksak bu korkuları bu uzaktan fikir yürütmeleri... çok mu şey istiyorum ne? :)

kitap ömrümden uzun ideallerim var

ismine vurulup aldığım bir kitaptır kendisi :)
ideal kelimesi beni hipnotize edercesine kendine çekti, bunu alıp hemen okumalıyım dedim gördüğümde
Suna Kıraç, Vehbi Koç'un kızı. kitapta ilk önce klasik biyografi kitaplarında görülen nerede doğdu, eğitimi, ailesi nasıldı vs gibi konular yer alıyor. özellikle iş yaşamının anlatıldığı kısım bana reklam kokusu verdi, yalnız sabredip okumaya devam ettikçe yanıldığımı gördüm ve okunmaya değer kitaplar kategorisine aldım bu kitabı da.
koç ailesinin eğitime verdiği destek takdire şayan bence. istanbul araştırmaları enstütüsü, koç lisesi, koç üniversitesi, eğitim gönüllüleri vakfı vs vs vs
suna kıraç'ın yaşadığı hastalık boyunca gösterdiği güç de beni etkiledi
* Çünkü geç yatılırsa geç kalkılır ve ertesi günün enerjisinden çalınır, derdi.

* vehbi koçun prensipleri:
Vehbi Koç’un tüm iş hayatı boyunca sıkı sıkıya sarıldığı prensipleri vardı. Bu prensipler şöyleydi:
1. Hiç kimse tek imzayla şirketi töhmet altına sokmayacak.
2. Kardeşin ya da kocan bile olsa umumi vekâletname vermeyeceksin.
3. Verdiğin vekâletnameler muayyen süreli ve bir işe dönük olarak verilecek.
4.Birlikte çalıştığın kimselerle özel hayatında arkadaşlık etmeyeceksin, içli dışlı olmayacaksın. Onlarla ilgili kararlar almakta zorlanırsın.
5. Verdiğin hiç bir siparişin borcunu unutmayacaksın. Hediye başka sipariş başkadır. Bir paket sigaranın bile borcunu ödeyeceksin. Hediye daima pahalıya patlar.
6. İbadetini gösteriş için yapmayacaksın. Allah’la kulun arasına kimse giremez.
7. Toplantılara hazırlıklı gideceksin. Gündemin olacak. Karşı tarafın gündemini isteyeceksin.
8. Her toplantının zabtı toplantı sonrası yazılacak. İleride, karşı taraf ne sormuş, sen ne söylemişsin yazılı olarak kalacak.
9. Siyasilerle konuşurken kendini zabıt tutacaksın.
10. İçkiliyken bahse girmeyeceksin. Şirket işlerini konuşmayacaksın. Az konuşup, çok dinleyeceksin.
11.Elde ettiğin bilgilerin bir kısmını çalışma arkadaşlarınla paylaşacaksın.
12. Almak istediğin kararı çalışma arkadaşlarınla birlikte alacaksın ki sonradan takip etsinler ve sorumluluk alsınlar.
13. Kimseye kefil olmayacaksın. Sonradan kötü kişi olacağına, baştan kötü olmak daha iyidir. Ama gönlün arzu ediyorsa para verip unutacaksın.
14. Düşmüş dostunu arayacaksın.

20 Nisan 2014 Pazar

Pinuccia bahar okuma şenliği: kitap: ben şems

Şems hakkındaki okumalarım sürüyor..
Yasemin bülbül'ün şems hakkındaki kitabı şimdiye kadar okuduğum hiçbir kitaba benzemiyor.Şems'i övüyor mu, yeriyor mu yoksa objektif mi olmaya çalışıyor zaman zaman anlayamadım.
    hatta bazen sanki kitabın her bölümünü farklı yazar yazmış da ondan bu kadar farklılık varmış gibi düşündüm..
   kitaptan paylaşmak istediğim çok cümle var ama hepsini veremeyeceğim, işte bir kısmı:


* - Nasıl bir boşluktur bu anlatır mısın?
- Hani yemek yersin yersin de doymazsın yine de kendini aç hissedersin ya. canın bir şey yemek ister bundan eminsindir fakat ne yemek istediğini bir türlü bulamazsın ya, hani uyursun uyursun da yine de kendini uykusuz hissedersin ya işte öyle bir şey. ben de okuyorum okuyorum ama içimdeki boşluk dolmuyor, bilmem gereken bir şeyler var ama ben onun ne olduğunu bilmiyorum.

* izi olanın peşinden gidersen izin olmaz, kendi izini oluştur ki başkaları senin izinden gelsin.

* insanlar her zaman anlayamadıklarından çözemediklerinden ve bilemediklerinden çekinip korkarlar, her zaman onlardan uzak durmaya çalışırlar ama bu onların zararlı olduğu veya zarar vereceği anlamına gelmez.

* sır: benim bilmediğim, senin bildiğini sandığın, benim aradığım, senin bulduğunu sandığındır.

* marifet senin bana vereceklerinde gizlidir. ben marifeti bilmiş olsaydım, şimdi ben soran olurdum sen de cavaplayan

* Allahı istemenin yanında cennet ve cehennem nedir ki...

* aramak için gelen cihana bulur bir gün kendini, kendini bulan ise çözer en derin gizemi!

* bana göre ilim üç şeydedir: anan dil, şükreden kalp ve sabreden tendir. ilim olmayan bir vücut susuz bir şeydir. ilmin yararlı, amelin sağlıklı, sözün de öğüt verici olması gerekir. ilmi kolaylıkla arayan zahmet çeker.

* Hallac, doğru sözü yanlış zamanda söylediği için öldürülmüştür. sözün iyisi zamanında söylenendir.

* Allah aşkı derya deniz gibidir. kendi meşrebince her insan ondan su alır. fakat kimin ne kadar su alacağı kabının büyüklüğüne bağlıdır. kiminin kabı fıçıdır, kiminin kova; kiminin kırbadır, kiminin matara.

* benim verebileceğim, senin alabileceğin kadardır.
* harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı...
* canın canımın yoldaşıdır.

17 Nisan 2014 Perşembe

üniversiteyi ziyaret edip az nostalji yapalım dimi ya

Adişim sağolsun tam okulun en yorucu zamanlarından birinde mesaj atıp hal hatır sordu mesajla ve muhabbet döndü dolaştı mezun olduğumuz marmara üniversitesi Grease Müzikali'ne sen de gelseneye geldi. Gitsem mi yetişir miyim acaba diye az düşündükten sonra : amaan dedim, az değişiklik olsun hem zaten Adişi de özledim
bu arada Grease müzikalini hazırlayanlardan birisi üniversiteden arkadaşım, şimdi marmara üniversitesinde ingilizce öğretim görevlisi olan Burak Tomak :)
Bir arkadaşınızın böyle güzel şeyler başardığını görmek mutluluk verici :)
Müzikal ilk başladığında günlük stresler, olaylar kafamı işgal etmiş durumdaydı, müzikal devam ettikçe yavaş yavaş soyundum dertlerden uzun bir süreliğine, kaptırdım kendimi müzikalin rüzgarına :)
bu kadar hayat ve enerji dolu bir etkinliğe uzun zamandır katılmamıştım, sık sık güldüm sahnelere
izlerken kendi üniversite yıllarım geldi aklıma, ben de lisede her yıl tiyatro gösterilerinde görev almıştım, üniversitenin ilk yılında Halit Akçatepe'nin eşinin hocalığı eşliğinde tiyatro çalışmalarına başladık. Çalışmalar uzadıkça hocanın zaten eski kadroyu devam ettirmek istediğini, yenilerle pek ilgilenmediğini fark ettim, kar yağışı dolayısıyla bir iki kez de çalışma iptal edilince iyice soğudum ve orada bıraktım tiyatroda rol alma hayalimi :)
bu arada müzikal ingilizce idi, çocukların telaffuzu gayet iyiydi, sanki ingilizce dizi izliyormuş gibi hissettim kendimi :)
bu çocuklarla kendi öğretmenlik yaptığım lisedeki öğrencileri kıyaslamadan edemedim.. bir tarafta am is are ayırt edemeyen ilgisiz öğrenciler, bir tarafta ingilizcesi bir ingiliz gibi olanlar...
ben de o günleri görürüm bir gün inşallah
belli mi olur belki bundan bir kaç yıl sonra kariyer değişikliği yapıp üniversiteye geçiş yaparım, neden olmasın :P

16 Nisan 2014 Çarşamba

Bu konuda bilgi sahibi olanlar bana yardım edebilir mi?

Yasemin Bülbül'ün Ben Şems kitabını okurken İsmailerin Kıyamet öğretisi konusunu incelemek için internette araştırma yaparken nasreddinhocabirgün adlı blog siteden şöyle bir yazıyla karşılaştım bilgisi ve kaynağı olanlar yardımcı olabilir mi?

http://nasreddinhocabirgun.blogspot.com.tr/2012/02/sems-i-tebriziyi-kim-neden-oldurdu.html

Gerçeği baştan söyleyelim, Şems-i Tebrizi'yi Nasreddin Hoca öldürttü.
Araştırmacılar ve bilim insanları, karşılıklı öldürme olayında, belki fıkraların getirdiği sempati nedeniyle, kendilerine Mevlana ve Şems'ten daha yakın buldukları Nasreddin Hoca'nınkini gündeme getiriyorlar. Şems'in öldürülmüş olma olgusu ise -önemsizmiş gibi- sürekli ikinci planda, hatta tarihin dolgu malzemesi olarak kalıyor. Gerçeği arayan insanların önünü bir perde gibi kesen bu yanlı yaklaşımı adil ve doğru bulmuyoruz.


1245'te genç eşi Kimya Hatun'u, boynunu kırarak öldürüp Şam'a kaçmış olan Şems, olay unutulmuştur umuduyla 1247'de Konya'ya geri döndü. Hace Nasreddin, o sıralar devlet yönetiminde bir tür İçişleri Bakanı konumundaydı. İçinde Mevlana oğlu Alaaddin'in de bulunduğu küçük bir infaz timi kuruldu. Tim, Mevlana'nın evinden aldığı Şems'i öldürüp bir kuyuya attı. Bu, teslimiyetçiler ve Mevlana açısından bir yıkımdı.
*
Mevlana da Hace Nasreddin Ahi Evren'i Kırşehir'de Öldürtüyor
Olay, Mevleviler ve Ahiler arasında çatışma nedeni haline gelince, Karatay ekibi, Moğol destekli Mevleviler'in hışmından korumak için Hace Nasreddin'i Kırşehir'e gönderdi. Bu, bir tür sürgündü. 1260'da Moğol, kardeşlerden Rükneddin Kılıçarslan'ı tek başına hükümdar yaptı. Hace Nasreddin Ahi Evren Kırşehir'de ayaklanmak istedi. Olaya müdahale etmesi için Moğol, Mevlana müridi Cacaoğlu Nureddin'i vali atadı. Yeni vali, 1261'de isyanı bastırdı, Ahilerin tamamına yakınını kılıçtan geçirdi ve ev hapsindeki elebaşı Nasreddin Hoca'yı da öldürttü.
*
Mesele böylece kapanmış oldu.


Gün geçtikçe daha bir tatlı mı oluyor Aylinim ne :)
kargaya yavrusu beyaz görünür hesabı :)

Dünkü hastane acı tecrübesinden sonra, bugün Aylini bırakıp işe gitmek çok zor geldi. İşteyken aklım hep ondaydı, ve onu çok özledim bugün. Eve gelir gelmez dışarı çıkardık hanımefendiyi, biraz bol hava güneş alsın diye :) anası gibi söz konusu gezmek olunca ne uyku kalıyor ne açlık :)
Onun haricinde hayat mı nasıl gidiyor? Sıradan, monoton, sıkıcı....  günde 3 öğün tok karnına hayallerle ayakta duruyoruz işte.. ilerde emekli olacam da tek başıma sırt çantamı alacam da kimselere söylemeden dünya turuna çıkacam.. peh peh peh... neyse hayaller de olmasa.. :)
hayallerinizin ayakta durması dileğiyle kalın sağlıcakla efenim

15 Nisan 2014 Salı

Hayat bazen yoruyor

Hayat bazen yoruyor insanı... Yapabileceğinin sınırlarını zorluyor, köşeye sıkıştırıyor, nefes almasına engel oluyor, çaresiz bırakmaya çalışıyor..
Yok yok pes etmek yok , değil mi bu yoldayız, değil mi bindik bir kez bu trene son durağa kadar inmek yok. Öyle tüneller falan karartamaz kalbimi, korkutamaz gözümü, yollar buzluymuş, motor bozulmuş, bekleme yapmak gerekiyormuş, beni ilgilendirmez! Ben gideceğim yola bakarım, son mevziye odaklanırım. Ha bu yolculukta isteyen yanımda oturur kompartmanda isteyen yarı yolda iner başka bir durakta, o size kalmış...
Hayat kolay değil ama ben de kolay sayılmam gibi klişe bir cümle var ya işte ben o cümleyi söylüyorum şu anda sessiz çığlıklarla...
......................
bu arada Aylinimle geceyi hastanede geçirdik. birden aşırı ve kokulu kusmayla hastanede bulduk kendimizi, tabi ben doktor ilaç verip gönderir diye beklerken serum vereceğiz, gece burdasınız deyince afalladım, neye uğradığımı şaşırdım. Kan alırken ve serum takılırken canı çok yandı meleğimin, o ağladı ben ağladım. Rabbime şükür ki ciddi bir şeyi yok.. bugün geç de olsa evimize döndük ve şuanda meleğim mışıl mışıl uyuyor. Allah zorda olan herkese yardım etsin.
Bu süreçte arayıp soran ilgilenen herkese buradan da teşekkür ederim.

13 Nisan 2014 Pazar

Feshane'de Hatay günleri

Hatay günlerinin son günüydü bugün ve de günlerden pazar e haliyle bayağı bir kalabalıktı. Hüseyin'e haftaiçi gitmek konusunda ısrar etmeme rağmen ancak bugün fırsat bulup gidebildik. Tabi doğal olarak daha giderken yoğun bir trafik ve ana baba günü bir kalabalıkta bulduk kendimizi.

   Fiyatlar ortalama idi. Satır kebabı 10 tl, dürüm 6-7 tl, kuyu kebabı pahalı 25 tl, içli köfte 5 tl, biber li ekmek 5 tl. Künefe için en az yarım saat sırada beklemenin ardından 7 tl sade, 9 tl kaymaklı :)
Daha sonra kapalı mekan olan bölüme girip yöresel ürünlere ve sergilere baktık. Giriş çıkış izdiham gibiydi. oradan da cevizli peksimet (10 tl), tuzlu süzme yoğurt (kilo15 tl), kırık zeytin (kavanoz 7 tl), kabak tatlısı (kilo 2 tl aldık.
Çıkışta çimenlikte yayılmak paha biçilemez :D
















11 Nisan 2014 Cuma

Pinuccia okuma şenliği kitap: Böğürtlen kışı

5. Kategori (20 puan): Adında bir çiçek adı olan veya "çiçek" sözcüğü geçen bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).

Böğürtlen kışı-sarah jio-357 syf

Pinuccia okuma şenliği sayesinde kitaplarımı daha hızlı ve şevkle okuyorum. Bunu kitap okuyan insanlarla paylaşacak olmak beni mutlu ediyor. Keşke bulunduğumuz yerlerde sanal değil gerçek ortamda kitap okuma buluşmaları yapabilsek...
Sarah Jio'nun Böğürtlen Kışı kitabını okumaya pek niyetim yoktu açıkçası. Popüler edebiyat kitapları genelde çok kaliteli olmuyor bana göre. Şenlikte çiçek adı geçen kitap bölümüne bunu ekleyeyim bari dedim. Gerçi böğürtleni çiçek kategorisine kabul ederler mi bilmem :)
Gelelim kitaba. Evet dediğim gibi kitap tam bir popüler edebiyat kitabı. Bu okunmaya değmez anlamına gelmez tabi ki. Anne- çocuk ilişkisi üzerinden annelik duygusuna vurgu yapması bile kitabı okumaya değer kılıyor.
Vera adlı fakir kız zengin bir adama aşık oluyor ve ondan bir çocuğu oluyor ama bir gün eve gelince çocuğunu evde bulamıyor.
Claire adlı bir yıl önce hamileyken bebeğini kaybeden gazeteci de duygusal empati kurduğu için kaybolan çocuğun hikayesinin peşine düşüyor ve ilginç gerçeklerle karşılaşıyor.
Daha da fazla anlatıp okumak isteyenleri kızdırmayayım efendim :)
iyi okumalar herkese :)


7 Nisan 2014 Pazartesi

Pinuccia kitap okuma şenliği: Aşkname

1. Kategori (10 puan): Tavsiyelerine güvendiği birinin önerdiği bir kitabı okuyanlara (En az 200 sayfa).
Aşkname-Şems-i Tebrizi ve Mevlana Celaleddin Rumi-357 syf
        Bu kitabı, kitap okumayı çok seven bir öğrencimden Şems ile ilgili kitaplar okuduğumu söyleyince aldım.  Makalat kitabına çok benziyor, ama ek olarak Şems-i Tebrizi'nin aşkın 40 kuralı ve Mevlana'nın rubaileri de yer almakta. Ayrıca dili Makalat'tan daha anlaşılır.
        Kitabın giriş kısmında Şems'in hayatı özet olarak verilmiş. Ayrıca birkaç hikmetli sözü de eklenmiş. İşte bunlardan bazıları:
* Allah sıfatlarından lütuf, kahrın üstündedir.
* Gönülleri katı olduğundan suçları kendilerine ibadet görünüyordu. 
* Mükafat ve mücazat 'gölge' gibidir. Çünkü Allah nurunun yediyüz perdesi vardır. Son saftakilerin gözleri, zayıflıktan ön saftakilerin nuruna tahammül edemez... Adam yedi yüz dereceyi geçti mi deniz kesilir...
* Kul ağladı mı rahmet denizi kabarmaya, dalgalanmaya başlar.
* Yakınlarına, onlar ölünce nasıl yüreğin yanarsa o çeşit bak.























3 Nisan 2014 Perşembe

makalat

2. Kategori (15 puan): Bir şiir kitabı okuyanlara (Sayfa sınırlaması yok).

Makalat-Şems-i Tebrizi

Pinuccia okuma şenliğim ve Şems araştırmalarım ağır aksak da olsa devam ediyor. malum ülke olarak çok yoğun günlerden geçiyoruz buna ek olarak kendi dünyamda da olaylar rüzgar gibi esmekte. e bir de makalat gibi ağır ilerleyen bir eser seçtiysem işim zor :)
    Şems ile ilgili bir kitap yazma hayalim (ne kadar gerçek olacak bilmem) hala var. en azından şimdilik okuyup bilgilenmek hoşuma gidiyor.
    MAKALAT'TAN:
Şemsin konuşmalarından derlenmiştir.
* Şemseddin'e Şems-i Parende (Uçan Şems) derlermiş. bu lakabın ona çok gezmesinden .. verildiği anlaşılmaktadır.
* Tanrıya yalvardım. Yarabbi beni kendi velilerinle tanıştır, onlarla yoldaş et dedim. rüyamda 'seni bir veliyle yoldaş edelim 'dediler. 'o veli nerededir' diye sordum. ertesi gece bu velinin Rum diyarında (anadoluda) olduğunu söylediler. 


* mevlana şemsden ayrı düşünce:
cemalinden uzak düşünce beden bir virane, can da o viranenin baykuşu oldu.
* 'ben gönlü kırıkların yanındayım'buyurulmadı mı?
* Hadiste 'hayra aracılık eden onu işleyen gibidir.'
* şiir: lale eğer şaşkınca gülmeseydi
içindeki karanlığı kim görürdü?
o her ne kadar kendi kanına bulanmıştır ama
bu da kara kalpli olmasının cezasıdır.
* şiir: bir yerde yer yer sızmış kanlar görürsen
bil ki benim gözümden damlamıştır
* Tanrı padişah tahtında mı aranır?
* Geceye dedim ki uzan uzanabildiğin kadar
şimdi o dolunay uykudadır
*Leyla sen misin? 'Evet Leyla benim ama Mecnun sen değilsin
*Tanrı 'rahmetim öfkemi geçti' buyurmadı mı?
* tanrı sözü: 'Yer ve göklerim beni kavrayamadı, ama bir mümin kulumun gönlüne sığdım'
* Dünya müminin zindanıdır.
* Çömlek içinde olanı sızdırır.
*Aslanın dişlerini açık gördüğün zaman sakın gülüyor sanma sana
*Dürüstlük bir şehirdir, ben o şehrin sultanıyım
*ben uykudayım ama bu uyanıklıktır
uyuyanlar, benim uyanık olduğumu ne bilsinler?
*çünkü sükutta hem sessizliğin ışığı, hem de konuşmanın faydası gizlidir.
* Bir gün belki sevgiliye kavuşacağım
amma o geçip giden ömrü nerede bulacağım?
* seni incinirsin diye gönlümde taşıyamam
alçalırsın korkusu ile gözümde de tutamam
seni gözümde gönlümde değil canımda saklayayım ki
son nefesimde bana son yar olasın
*çok söz eşek yükü gibidir derler